Aysegul Güney Whatsapp
Online Randevu

Glutatyon Nedir, Ne İşe Yarar?

Glutatyon, insanların hastalıklardan korunması ve sağlıklı bir yaşam sürmesi için gerekli olan vücuttaki en önemli moleküllerden biridir.

Glutatyon Nedir, Ne İşe Yarar?
Glutatyon Nedir, Ne İşe Yarar? Border

Glutatyon, insanların hastalıklardan korunması ve sağlıklı bir yaşam sürmesi için gerekli olan vücuttaki en önemli moleküllerden biridir. Sisteine, glisin ve glutamin aminoasitlerinden oluşan glutatyon, kanser, kalp-damar hastalıkları, yaşlanma, bunama (demans) gibi birçok kronik/dejenaratif hastalığın önlenmesinde büyük öneme sahiptir.

Vücutta doğal olarak üretilen glutatyon, mitokondri dediğimiz hücreye enerji sağlayan yapıların işlevini sağlıklı bir şekilde yerine getirmesinde de önemlidir. Kanserleşme sürecinde hasar almış veya işlev bozukluğu görülen mitokondrilerin payı vardır. Toksin veya sağlıksız hücresel ortam nedeniyle mitokondrilerin çalışması bozulur ve hücre solunumda oksijen yerine glukoz (şeker) kullanılan ilkel bir solunum formuna geçer ve kanserleşir.

Sağlıklı bir vücut elde etmek, hastalıkları önlemek, yaşlanmanın etkilerinden korunmak, performansı artırmak, sağlıklı kalmak, bağışıklığın ve enflamasyonun kontrolü için vücutta glutatyon düzeylerinin yüksek tutulması gerekir. Yapılan araştırmalarda, glutatyon düzeylerinin yüksek tutulmasıyla kasların iyileşme süresinin kısaltıldığı, kas hasarlarının azaltıldığı, kas kuvveti ve dayanıklılığının artırıldığı ve metobolizmayı yağ depolama yerine kas yapımına yönlendirdiği ortaya çıktı.

Glutatyon Eksikliği

Yaşın ilerlemesiyle birlikte vücudun glutatyon üretimi de azalmaktadır. Toksinlere maruz kalmak glutatyon miktarının daha da azalmasına neden olur. Glutatyon azaldığı zaman vücut serbest radikallere (toksinler, atık maddeler) karşı korunamaz ve biriken bu toksinler vücut yapılarına zarar verir.

Aktif Glutatyon (GSH): Serbest radikalleri(toksinleri) toplayarak doyan glutatyon, karaciğerde kendini yeniler. İdeal şartlarda glutatyonun %10’u inaktif (oksitlenmiş) iken %90’ı ise aktif formdadır. Aktif glutatyon (GHS) %90’ın altında düştüğünde ise serbest radikallerle savaşı kaybetmeye başlar. Toksinler daha da biriktiğinde GSH azalmaya devam eder ve GSH %70’in altına düştüğünde ise bağışıklık sisteminde bozulma görülmeye başlar.

Glutatyon Eksikliği Neden Olur?

Vücutta glutatyon (GSH) düzeyinde yaşanan eksilikler iç ve dış faktörler olmak üzere iki sebepten kaynaklanmaktadır. İç faktörler; vücutta DNA onarımı, oksidatif stresten korunma, bağışıklık gibi süreçlerde önemli bir rol üstlenen glutatyona duyulan gereksinimin artmasıyla ilgilidir.

Dış faktörler ise, her gün maruz kaldığımız toksik ve zararlı maddeler ile ilgilidir. Bu durumlarda dış faktörler önemli miktarda glutatyonun detoksifikasyon için kullanılmasına neden olur. Bu maddelerin bazıları ise şunlardır:

  • Akaryakıt ve yan ürünleri
  • Aseton, çözücüler (tiner)
  • Asetaminofen (parasetamol)
  • Civa (diş dolguları, aşılar, dövmeler), kurşun, kadmiyum, bakır gibi ağır metaller
  • Sigara dumanı, mangal dumanı, egzos dumanı gibi benzopirenler
  • Klorlu su
  • Röntgen ışınları
  • UV radyasyon
  • Elektromanyetik alanlar (EMF)
  • Alkol
  • Deterjanlar, çamaşır yumuşatıcılar, oda kokuları, naftalin, temizlik malzemeleri, beyazlatıcılar gibi ev temizlik ürünleri
  • Yapışmayan tava kaplamaları, plastik saklama kapları, konserve kutuları ve karton ambalajların iç kaplamaları gibi mutfak malzemeleri
  • Böcek öldürücüler (pestisitler), zirai mücadele ilaçları (herbisidler)
  • Yapay tatlandırıcı aspartam
  • Sentetik gıda boyaları;
  • Nitratlar ve kimyasal gıda katkıları (salam, sosis, tütsülenmiş gıdalar vb.)
  • Fotokopi ve printer toner mürekkepleri
  • Endüstriyel atıklar.

Diğer dış faktörler:

  • Yetersiz beslenme
  • Aşırı egzersiz
  • Kronik stres
  • Kaygı, endişe
  • Depresyon
  • Gece saatlerinde ışığa maruz kalınması (başucu lambaları, cep telefonu, tablet gibi cihazların ekranındaki mavi ışık)
  • Yaş (20 yaşından sonra glutatyon üretimi her on yılda bir ortalama %10 oranında azalır.)

Yukarıda sıralanan faktörler; toksinlerden kaçınma, detoks ve düzenli yaşam tarzı ile bu durum minimize edilebilir.

 

Glutatyon İçeren Besinler ve Destekler

Karaciğerde glutatyon üretimini artıran besinler; soğan, sarımsak, brassica grubu sebzeler (brokoli, lahanagiller, su teresi, karnabahar, brüksel lahanası), radika, şalgam.N-acetyl-cysteine (NAC) de glutatyon üretimini uyaran bir destektir.

SAMe – S-adenosyl-methionine, kısmen sisteine dönüştürülen bir methiondir. Glutatyon üretimini desteklemek için kullanılabilir. B6 ve B12 vitaminleri, folat, biotin içeren karaciğer, ıspanak, mercimek, kuşkonmaz, maydanoz, avokado, pancar ve börülce tüketilmelidir.

Vücutta uyku ve uyanıklık döngüsünü melatonin hormonu düzenler. Melatonin gece saatlerinde kana salınır ve üretimi büyük ölçüde ışığa bağlıdır. Çok güçlü bir antioksidan olan melatoninin diğer antikosidanları uyarma özelliği de mevcuttur. Melatoninin karaciğer, beyin, kaslar ve kanda GSH düzeylerini artırdığı bilinmektedir. Bilinen tek doğal melatonin kaynağı ise vişnedir.

Glutatyon sentezi için önemli olan glutamil transpeptidaz enzimi için magnezyum önemli bir mineraldir. Günde 490- 700 mg magnezyum alınması gerekir. Zengin magnezyum kaynağı besinler ise; balık, ıspanak, balkabağı çekirdeği, ayçiçeği çekirdeği, kabak, fasulyegiller, ceviz, yerfıstığı, bademdir.

Vücuttaki çinko eksikliği özellikle kırmızı kan hücrelerindeki glutatyon düzeylerine etki eder. En zengin çinko kaynakları ise kırmızı ve beyaz et ile istiridye gibi kabuklu deniz ürünleridir.

Vücudun glutatyon üretimi ve geri dönüşümünde selenyum önemli bir elementtir. Selenyum zengini gıdalar ise; Brezilya fındığı, pisi balığı, sardalya, otlak hayvanı etleri, hindi, karaciğer, yumurta, tavuk, ıspanaktır.

Glutatyon düzeyini yükselten bir başka şey de milk thistle (silymarin)dir. Karaciğeri temizleyici, koruyucu ve yenileyici özelliğiyle bilinmektedir.

α-Lipoik Asit de glutatyon (GSH) düzeylerini artırır. Günde 300-1200 mg Alfa lipoik asit alınmasıyla insülin duyarlılığı artar ve diyabetik nöropati semptomları azalır.

Fiziksel aktiviteler de glutatyon düzeylerini artırır. Haftada en az üç gün 30 dakikalık yoğun egzersiz yapılması vücudun antioksidan savunmasına iyi gelmektedir.

Kırmızı kan hücrelerinde ve lenfositlerdeki glutatyon düzeyininin artmasında ise C vitamininin etkisi vardır. C vitamini bakımından zengin olan besinler ise portakal ve greyfurt gibi turunçgiller, kırmızı ve yeşil biber, kivi ve çilektir.

E vitamini de glutatyon için önemli bir antioksidandır. E vitamini, C vitamini ile birlikte glutatyonun geri dönüşümüne yardımcı olur. Tatlı patates, badem, ıspanak, avokado, ayçiçeği, balkabağı, alabalık, zeytinyağı E vitamini bakımından zengin besinlerdir.

Glutatyon üretimini artıran baharatlar ise; zerdeçal, tarçın, kakule ve çörekotu olarak sıralanmaktadır.

İntravenöz (IV) Glutatyon Nedir?

Glutatyonun ağızdan alınması, hücrelere geçmesi ve vücutta etkili şekilde kullanılması için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle ihtiyaç halinde damardan verilmesi gerekmektedir.

Büyük oranda glutatyon eksikliği olan olan AIDS hastalarında, kanser tedavisi gören hastalarda, genetik mutasyonlar veya başka durumlar nedeniyle kendi glutatyonlarını üretemeyen kişilerde, kronik yorgunluk, otoimmün hastalıklar durumunda, detoks yapmak amacı ile ve yaşlanma karşıtı etkileri nedeni ile glutatyon damar içi uygulama ile vücuda verilebilmektedir. Hastaların durumuna göre düzenli olarak haftalık veya günlük uygulanmalıdır. Glutatyonun damar yolu ile verilmesi ile vücut atıklardan temizlenmiş olur ve hücre yenilenmesi sağlanır. Hücre yaşlanması yavaşlatılmış olur. Kliniğimde detoks etkisinden, yaşlanma karşıtı etkilerinden ve leke açıcı etkisinden faydalanmak amacı ile damar içi glutatyon tedavisi uyguluyorum. Sağlıklı günler dilerim.

DİĞER BLOG YAZILARI

Güncel haber ve içerikleri bizimle takip edebilirsiniz.

Sonbahar Mevsimi ve Alerjik Hastalıklar

Sonbahar Mevsimi ve Alerjik Hastalıklar

Sonbahar mevsimi ile birlikte yapraklar düşmeye, sıcak hava da yerini yağmurlu ve daha soğuk hava şartlarına bırakmaya başladı.

Detaylar
Behçet Hastalığı Nedir?

Behçet Hastalığı Nedir?

Behçet hastalığı (BH), ilk kez 1937 yılında Ord. Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından, tekrarlayan oral aft, genital ülser ve hipopyonlu iridosiklit üçlü kompleksi olarak tanımlanmıştır.

Detaylar

BİZE ULAŞIN

0 324 331 02 03 Uzm. Dr. Ayşegül Güney Whatsapp 0 553 111 85 03 Güvenevler Mahallesi 1919 Sokak Medikal Plaza No: 3 Kat: 2 Yenişehir/Mersin info@aysegulguney.com.tr Yol Tarifi Al Çalışma Saatleri Hafta İçi 09:00-18:00 Cumartesi 09:00-16:00

BİZİ SOSYAL MEDYADA TAKİP EDİN

İLETİŞİM FORMU

Adınız
Soyadınız
e-posta adresiniz
telefon numaranız
MESAJINIZ

Mersin Uzman Doktor Ayşegül Güney Dermatoloji Muayenehanesi

Sitemiz Sağlık Bakanlığı 15/2/2008 tarih ve 26788 numaralı yönetmeliği 29. maddesine göre hizmet ile ilgili konularda bilgilendirme amaçlı tanıtım ve ilan kapsamında hazırlanmıştır. Bilgiler bir doktorun tanı veya muayenesi yerine geçmez. Hastalığınız hakkında muhakkak doktorunuza danışınız.